top of page
plastik primat kapak internet.jpg
Manifestomuz adi bir gülüşün nerede olduğunu kavrar fakat neye yaradığıyla ilgilenmez, 
Manifestomuz ağır ağdalı dillere değil tüylü cinsel organlara iyi gelme vaadi taşır fakat taşmaz
Manifestomuz sessiz birer şarkıdır, körler duymasın diye yazdıklarımızı 
Duymak istediklerinizi gidin analarınız söylesin biz sadece kafalarınızı kırarız pembe coşkularımızla 
Ümidimiz tektir, yaklaşmakta olan yıldıza röveşata çekmek 
Tüm balonları patlamalı embesillerin.

Plastik Primat Aralık 2024 Sayısı

About
ekimonkapakakkkkk.jpg

Plastik, yapaylaştırmayı ve ucuza kolay ve hızlı yoldan tek bir kalıptan sayısız ürüne ulaşmayı sağlamış ilk yapay içerik.. Elbette her ürün gibi ham maddesini tekelleştirmeyi başarmış sahiplere sahip. Biz arzular, hırslarla donatılmış frontal lobu zengin bir dokuya sahip, üreme güdümlü evrimin son örneği, özgür primatlar sonrası yaratıklar. Yapay zeka gibi bir ürünün ancak en ilkel versiyonuna ulaşabilip, hızla çürüyen akıl ve onla bağlantısız olduğu düşünülen vicdandan giderek yoksunlaşan plastik primatlar! hepinize dev jenitallerimiz kenardan sırıtırken, merhaba!

IMG_0438.jpg
B62C25E2-E8DB-41EE-B6C9-861E9E96F120.JPG
IMG_0487 (1).jpg

Çıkmayan can

             

             

Buz kesti ellerim. Sadece ellerim mi? Sadece ellerim değil ayaklarım da. Ellerime bakıyorum ve yalnızca onlar var aklımda şimdi. İnce, kemikli elim, bana benziyorlar ellerim. Kendimi izliyorum. Buz kesen kendimi.  Yaklaştı son işte ve tamamı gelene kadar her şeyin, ellerimde olacak gözlerim. Onları bacaklarımın üzerine bıraktım ve

ti ellerim. Sadece ellerim mi? Sadece ellerim değil ayaklarım da. Ellerime bakıyorum ve yalnızca onlar var aklımda şimdi. İnce, kemikli elim, bana benziyorlar ellerim. Kendimi izliyorum. Buz kesen kendimi.  Yaklaştı son işte ve tamamı gelene kadar her şeyin, ellerimde olacak gözlerim. Onları bacaklarımın üzerine bıraktım ve oldukları gibi duruyorlar. Geçmişi kazacaklar ve izleyeceğim.  Çünkü son o kadar yaklaştı ki, geçmişi göstersinler bana. Bana onlarla becerdiğim her şeyi ve beceremediğim; anlatsınlar, hatırlatsınlar. Böylece iyice bileyim bu hüznün nedenlerini. Ya da bu karanlığa, sonun gelmesine engel olacak bir ışık varsa belki kazıntıların arasında çarpar gözüme.  Böylece son gecikir. En azından bir süre. Böylece bu olabilecek en ufak haliyle beni hayatta tutan cılız ışık biraz daha nefes aldırır  bana. Böylece nefes aldıkça geçmişte bıraktıklarım,  tüm o güzel şeyler, renkler, cıvıltılar, o alengirli kokuların tümü ve yeryüzüne ait hatırlayabildiklerimi biraz daha düşünebilirim. Her şeyin güzelliğini, ışığın üzerlerine nasıl düştüğünü,  onları nasıl ısıttığını.  Böylece belki biraz ısınırlar ellerim.  Kazdıkça ve hatırladıkça geçmişi nasıl kurduklarını ısınırlar biraz. Umutlarım bu yönde. Ve böylece son biraz daha uzakta kalır. Bakıyorum,  bacaklarımın üzerinden, durdukları yerden,  kazınıp duruyorlar eskimiş halleriyle. Yapabildikleri kadar ağır ve bulabilecekleri ışık kadar şanslılar sadece. Sonsuz bir vakitleri de yok. Bir süre sonra kazıntılar arasında bulabilecek oldukları en ufak ışık demetinin hatırlamayı ve düşünmeyi sevdiğim her şeyi ne kadar süre  daha hatırlayıp düşünebileceğime yeteceğini göreceğim. Merak ediyorum doğrusu. Bir umut var mı? Sanmıyorum olduğunu ama bu son şansı vermeliydim ellerime.  İnceliklerinin  hatırına en azından. Bir zaman bir yerlerde bu soğuk sonun gelmesine neden olan bütün şeylerin dışında , onca karanlığın içinde benim düşünmeyi ve hatırlamayı sevdiğim her şeyi bana biraz daha düşünüp hatırlayabilmem için zaman kazandırmış olacaklar.  Buz kesmiş olmalarına rağmen durdukları yerden kazıp duruyorlar.  Ayaklarım. Yoklar artık. Ellerime benzeyen ayaklarım.  Kendilerine benzeyen bu bedeni ne kadar da uzun taşıdılar sona  gelmiş  bu eller kadar vardır emeği bu ayakların. Onlara ait bir eylem bulunmuyor hatırlamayı ve düşünmeyi sevdiğim şeyleri hatırlayıp düşünebilmem için sonun  biraz daha ertelenmesini sağlayacak bir şansları yok. Ama bu eski ellerin bacaklarımın üzerinde duran, onların var. O kadar yakın ki son, ayaklarımı bir kere daha oldukları yerde olmadıklarını görüp eksilmiş olmanın verdiği, kaybetmiş olmanın verdiği o duyguyu nasıl olsa bir daha yaşamayacağım.  Yine de bu kemik torbalarının , bu ince uzun zibidilerin kazıntılar arasında bulacakları geçmişte sıkışıp kalmış en küçük ışığın parçası sayesinde hatırlamayı ve düşünmeyi sevdiğim şeyleri biraz daha hatırlayıp düşünebilirim. Alengirli renkleri, dünyanın kokusunu,  puslu puslu tınlayan sesleri.  Yorulduklarını görebiliyorum; durdukları yerden kazıntıların arasında biraz daha ağırlar şimdi. Bu karanlığa ait soğuk sonun marifeti.  Biraz olsun acımıyorum hallerine.  İnceliklerinin hatırına ve var oldukları çok eski zamandan bu yaklaşan sonun zamana yaptığı hüzünlü etkiye, ince ince  sızlayan melankoliye dua etmeliler; yoksa sona şimdiye kadar çoktan varmışlardı. Seviyor zaman hüznü. Bize yaşattığı sızım sızım melankoliyi seviyor. Sevmeseydi;  yeryüzünde  var olan insanlara ait bunca acıyı kapsamaz, sarmazdı. İçinde var olmalarına ve onu resmedip, dehşetli vukuatların neden olduğu dönüm noktalarını resminin üzerine mıhlamalarına izin vermezdi. Bu kainata özgü bir parça bırakmazdı kendinden.  Değerlendirmesi işte bu kemik torbalarına ait kalan zamanı.  Bu eskimiş ellere.  Durdukları yerden bu geçmişe ait kazıntıların arasında, düşünmeyi ve hatırlamayı sevdiğim her şeyi biraz daha düşünüp hatırlamama fırsat verecek, en ufak bir ışık çıkarsa eğer, böylece hayranlık duyduğum büyülü anlardan küçük bir parçayı aydınlatmış olurlar.  Bir parıltı mı gördüm sol elimin altında sanki? Evet gördüm! Küçük ama değerli bir ışık parçacığı bu! Az kullanmış olduğum sol elimin onu bulmasına şaşırmıyorum.  Ve işte kazıntıların içinden yüzüme doğru yükseliyor küçük ışık hüzmesi. Gövdemin var olması ne büyük şans, bacaklarım yok artık. Birden fazla falcı yanlış yerlere basmış olduğumdan onları kaybedeceğimi bana fısıldamışlardı ve zaten buna hazırlamıştım kendimi.   Tanrım bu tors iyi ki sabit, ciğerlerimi sarıyorlar böylece gözlerim ışığı algılayacak bu sinyalleri besleyen oksijeni bana sağlıyorlar. Şükürler olsun ki bu dünyaya ait düşünmeyi ve hayal etmeyi sevdiğim bazı şeyleri bir süre daha düşünüp hayal edebilirim. Gözlerimin hizasına geliyor ışık demeti ve yayılıyor etrafa rengarenk oluyor prizmasından geçip şeylerin. İşte o rengin ısısı şimdi ısıtıyor her yeri ve güneşi hatırlıyorum,  dünyayı aydınlatıp şeylerin üzerine düşerken onları nasıl güzel kıldığını hatırlıyorum. Ah! İnsan olmak böyle bir şeydi değil mi? Birini sevip aşık olmak, ona hediyeler almak mutlu etmek ve şeylerin üzerine düşen bu ışık olmasa işte bu mutlu anların hiçbiri olmazdı değil mi? Evet elbette olmaz, olamazdı.  Bu ışık her şeyi sevmemi sağlayan! Hızına başka ne yetişebilir onun? Isınmaya başladı soğuk karanlık bu ufacık ışık sayesinde Tanrım! Ne büyük bir nimet bu! Yalnızca gövdemden oluşan ben ve ellerim durduk ısınıyoruz ve hatırlayıp düşünmeyi sevdiğimiz şeyleri hatırlıyor ve düşünüyoruz ben ve ellerim! Sonun gelmesini engellemiş oldu sol elim! Sağ elimden aynı performansı beklemeyeceğim. Başka bir ışık parçası bulabileceğim konusunda çok umutsuzum ve bu yüzden bu küçük anın tadını sonsuza kadar çıkarabilirim!  Cemal Sureya’nındı değil mi o “An ki fıskiyesi sonsuzluğun”  

 Ben, başım ve gövdem ve gövdeme bağlı ellerim ve kollarım. Şimdi çok uzakta durmayan bir şeyi görebiliyorum artık. Onca karanlık yığının içinden sol elimin bu karanlık odaya bulup çıkardığı ışık parçasının demetleşip yayılmasıyla ısınan ve aydınlanan ortam,  şimdi biraz daha nefes almamı ve hatırlamayı ve düşünmeyi sevdiğim şeyleri bir süre daha düşünüp hatırlamama olanak sağlayacak  Şeylerin üzerine düşen ışık, dağların derelerin köylerin, olmasaydı eğer bu karanlık ve soğuk dünyada yapayalnız kalır onları izlememizi yüce duygulara ve romatizma kapılıp pastoral güzelliklerini görmemize vesile olmayacaktı. Karanlık kazıntılar…. Yarattığım bu karanlık, oysa yaşarken dolu dizgin bu karanlığa sebep olacak en ufak bir nüveye neden olacağımı öngöremezdim. Meğer bu dünya bedenden çok daha fazlasını bekliyor imiş. Kendimden feragat etmemi olamaza olur dememi, bir bencil aşka boyun eğmemi ve söylenenleri teker teker yerine getirmemi bekliyormuş. Bunları yapmadım. İçimden böyle gelmedi. Nasılsam öyle oldum. Şimdi bunun ceremesini çekecek vaziyetteyim. Yalnızlığa mahkum edildim. Benden bu yalnızlığı değerli kılmamı bir ermiş gibi anlayıp çıkarımlar yapmamı bekliyorlar. Ben peygamber değilim hiç olamayacağımda eminim. Sıradan biri de değilim. Eğer genel geçer kurallara uyum sağlayarak ve kendi niteliklerini bir sevris olarak sunarak hayatta kalabilecek bir profesyonel olacaksam oyunu kurallarına göre oynamakla yükümlüydüm.

Madem insanlara bir servis sunmamı bekliyorlar benim ; Gövdeme bağlı ellerim ve kollarım başıım ve ben ile. Bacaklarımı siktir etsinler lütfen. Onları çoktandır kaybettim. Yarım insan insanın size sunacaklarını ben olsam merak ederim. Lütfen eşit bir karşılık ve kötü anlarıma ise kısa bir tölerans yeterli.

Ekim Mağden

fanzin1.jpg
Parallel Lines
fanzin2.jpg
Image by Tatiana Rudneva
fanzin3.jpg
Modern Architecture
fanzin4.jpg
Balanced Objects
fanzin5.jpg
Parallel Lines
fanzin6.jpg
fanzin7.jpg
Image by Pawel Czerwinski
fanzin8.jpg
fanzin9.jpg
fanzin10.jpg
Image by Susan Wilkinson
fanzin11.jpg
Delikli Kubbe
fanzin12.jpg
fanzin23.jpg
Image by Michael Gruber
fanzin37.jpg
Web Sitesi Şeması
fanzin56.jpg
Image by Filip Kvasnak
fanizzzyazi.jpg
Image by Anastasia Zolotukhina
kendisnlissir baslangıc.jpg
fanzinsooonnnnnn.jpg
Image by Sagar Kulkarni
koksteni1111.jpg
keoksyeni2222.jpg
Image by Filip Kvasnak
celik11111.jpg
celik2.jpg
celik4454545544.jpg
eylenm111.jpg
Image by Declan Sun
elemcccccccc.jpg
basiqiatsatfa.jpg
Tünel İnşaatında Kaynak Kıvılcımları
basquiat rep.jpg
basquiat2222.jpg
Image by Brian McMahon`
devosss32.jpg
gamze essatson.png

Esat Gamze Ortak defretreden

Kardelen Şahin

My Books

PLATİK PRİMAT İÇERİKİŞÇİLERİ ARAMIZA YENİ KATILŞAN İÇERİK İŞÇİLERİNDEN ÖRNEKLER OCAK SAYISINDA BİZİMLE OLACAK

IMG_0752.jpg

Kardelen Şahin 

Ozan Ergün

Ozan Ergün

Tolga Özbey

bottom of page